GÜNÜN AYET-İ KERİME'Sİ: Ey İman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının, ona yaklaşmaya vesile arayın ve onun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz. (Maide 35) GÜNÜN HADİS-İ ŞERİF'İ: Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır. Oradan sadece oruçlular girer. Oruçlular girdiler mi artık kapanır, kimse oradan giremez. GÜNÜN SÖZÜ: İman her devirde vardır ve aynıdır.
Şeyh Alâeddin (K.S.) Hazretleri'nin vasiyyeti hakkında, bazı tanınmış kimseler ile âlimlerin yazmış oldukları mektupların metinleridir.
Âlemlerin Rabb’i olan Allah (CC)'a hamd, hayırlı kulu Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz'e, âl ve eshabına salât ve selâmlar olsun...
Kulağıma çalınan habere göre, insanlar arasında kavga, dedikodu, iftira ve yalanlarla râbıta ve yakınlığı bozmaya yönelik, din ve dünyalarını yıkmaya çalışan şeytan ruhlu bazı kimselerin, özellikle yapısı sağlam olan bu eski ve ulu aile ferdleri arasını açıp bozmaya çalıştıklarını öğrenmiş bulunuyorum.
Maruzatım şöyledir:
1) Ortaya çıkan bu gibi davranış ve işler, kanunsuz olup şeriatta yeri yoktur. Hatta din vazifelerine ters düşmekte olduğu gibi, doğru olan istikamet ehline karşı da yakışmayacak büyük ayıplardır. Nitekim hayatta kaldığı sürece, büyük şeyhimize ruhumuz feda olsun. En büyük arzu ve emelim, sadık olanların kalplerinin bulanmaması için şeyhimiz ölmeden önce, bu yıkıcıların köklerinin kazınmasıdır.
2) Evliyalık, özel veraset yolu ile gelmemiştir. İnsanlar, şerefli Biyara'ya ekmek yemek, çay içmek ve dünya işleri için gelmiyorlar. Buraya gelenler, gerçeği öğrenmeyi taleb eden talebelerdir. Ve bu hakikati, bu ailenin hangi ferdinin göğsünden öğrenebilmek kabilse, ona gelmektedirler ve onu izlemek istemektedirler. Bu gibi zatlar, gerçeği öğrenmek için Biyara veya başka bir yer olsun, ehil kimseler nerede bulunursa, oraya giderler.
3) Şu cihet bilinmektedir ki, Şeyh Osman Siraceddin (KS), daha dünyaya teşrif etmeden önce, muhterem dedeleri Şeyh Ziyaeddin (KS) tarafından müjdelenmişti. Allah (CC)'a hayır ve bereketi devamlı olsun sözleri dedeleri tarafından, daha doğarken söylenmiş, böylece Nakşibendi tarikatının en yüksek makamına erişmiş olması bilinmektedir.
4) Büyük şeyhimiz Mevlâna Şeyh Alâeddin (KS)'e ruhumuz feda olsun; birkaç kez bu meselenin ve haberin doğruluğunu ilân etmişti. Şeyhlik velâyet makamına bu zatın ehil olduğu ve kendilerinden sonra, velâyetin kâfi surette ve sabit kalmak şartı ile karar verilmiş bulunulmaktadır. Aynı zamanda Hazret-i Şeyh Osman Siraceddin (KS)'in, tarikatta yılmadan ilerlediği ve yüksek makamlara eriştiği, erbabınca malûmdur. Bunu kendilerinden birkaç kez duyduk. Nitekim bu velâyetin geri alındığı hususunu, babalarından bin kez duymuş olsak dahi, inanmamız mümkün değildir. Zira bu işin bundan sonra geriye dönüş yolu yoktur.
5) Biz, Hazret-i Şeyh (KS)'in amel ve davranışlarını nazar-ı itibare almaktayız. Senelerdir yaptıkları işleri, tavır ve hareketlerini izlemekte ve dikkatle bakmaktayız. Bu sebeple şuna inandık ki, bu zât, bu makama lâyıktır. Müslümanları tam irşad edecek bilgi ve güç sahibi olduğuna kanaatimiz tamdır. Şeyh Muhammed Osman Siraceddin (KS) Hazretleri’nin vereceği emirleri, canımızdan olsak dahi yapacağımız, O'nun bu tarikatta tam velâyet makamına lâyık ulu bir zât olduğunu kabul ettiğimiz, bunun aksini düşünmenin ise Müslümanlığa hıyanet olacağı bilinmelidir.
Temenni ve ricamız şudur ki, görüşü ve aklı zayıf olan kimseler, müfsidlerin tuzaklarına düşmemek için bizi dinlemelidirler. Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz'e ve O'nun temiz ve pak olan âl ve eshabına salât ve selâm ederim. Ruhlarımız ve canlarımızın, efendimiz ve büyük kutbumuz olan Şeyh Alâeddin Osmanî (KS)'ye feda olmasını, O'nun ölümünü isteyenlerin yıkılmalarını, çocukları arasında fesad ve nifak çıkarmak isteyenlerin, Allah (CC)'tan utanacak duruma düşmelerini diler, son duamızda ise âlemlerin Rabb’i olan Allah (CC)'a hamd ve senalar olsun, derim.
 Kusurlu, cahil, âsi kul,
Balik'de Müderris Muhammed Bakır
Bizler, gerek kitaplardan yazılı olarak ve gerekse naklen ve şifahen, büyük mürşid Şeyh Alâeddin (KS) tarafından, oğlu Şeyh Muhammed Osman Siraceddin (KS)'in Tarikat-ı Nakşibendiyye'de veliahd olarak, velâyet makamına tensib edildiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Bu tayin ve velâyet, insaf sahipleri nazarında, O'nun için sabit ve değişmez bir haktır. Zira bundan sonra başka bir iddiada bulunmak, kendilerine verilen hakka sahip çıkmak, şeriatın ve tarikatın doğru yolunda bir başka kişi tarafından veliahd olarak velâyet makamını işgal etmek ve böylece halkı irşada kalkışmak, bir hüccetle ortaya çıkıp hak taleb etmek, geçersiz ve bâtıldır. Hiçbir şekilde fıkha dayanağı yoktur. Doğru yolu izleyenlere selâmlar olsun.
Veleçir'de Müderris Molla Arif Gulamî
Yüce Allah (CC)'a hamd ederim; O'nun sevgili kulu ve Efendimiz Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e salât ve selâmlar olsun.
Büyük kutup Hazret-i Şeyh Muhammed Osman Siraceddin (KS)'in ulu bereketlerinin devamına ve Tarikat-ı Nakşibendiyye velâyet makamına geçmesi, özellikle ümmetinin has ve büyük şahsiyyeti olan Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz'in nazarında ve buyrukları ile ve keza büyük kutup, şeyhlerin şeyhi mürşidimiz, Çah lakabıyla anılan Hazret-i Şeyh Alâeddin (KS)'in yazılı ve şifahi buyrukları ile karar verilmiş ve velâyet sabit olmuştur. Bunu bir kimsenin inkâr etmesine yer yoktur. Belki de bazı kardeşleri ve arkadaşları, bu husus hakkında bilgi sahibi olmayabilir. Bu ciheti gerçek olarak öğrenmek isteyen varsa, zamanın âlimlerinin aralarında anlaşarak ve söz birliği ile alınan karar ve anlaşmaları tetkik edebilirler.
Büyük mürşidimizin yazı ve nasihat yollu açıklamaları, bazı kimselerin nefsanî arzularını ve karanlık düşüncelerini bırakarak doğru yola yönelmelerine sebep olmuştur. Son söz olarak, en şerefli yaratılmış olan Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz Muhammed Mustafa'ya ve şerefli eshabına salât ve selâmlar olsun. Büyük mürşidimiz, Şeyh Alâeddin (KS)'in hayatının devam etmesini Cenab-ı Hakk (CC)'tan dilerim.
Âlimlerin sadık, âl-i cenab müridi
Kânisanan'da Müderris Hacı Molla Mehmed Emin
Asrımızın âlimleri ve görüş ehli, büyük mürşidimizin en irşadcı oğlu Şeyh Muhammed Osman Siraceddin'in velâyet makamına getirilmesine oy birliği ile karar vermişlerdir. Yüce Allah (CC), O'na, bekâ nimetini daim etsin.
Zira bu ulu şahsiyyet, inciden bir kevkep olup nurunu ulu tarikat ağacından almaktadır. Bu zat, ufkumuzda, iman ehline doğru yolu göstermek için çıkmış bulunmaktadır. Bu doğru anlaşma ve habere, Adnanoğullarının efendisi imza atmış ve şöyle buyurmuştur: "Allah (CC)'tan duamız, onu koruması, nimetini devam ettirmesi, inatçıların inatlarını değiştirmesi, ona itaat etmelerini, sadakatle ve tam bir bağla onu izlemelerini sağlaması, ikramcı kardeşlerini ve azametli akrabalarını onun hakkında şöyle söyletmesidir. ‘Allah (CC) seni, Allah (CC) hakkı için bizlerden üstün kıldı.’ Yeter ki her şeylerini kaybedenlerden olmasınlar." Doğru yolda yürüyenlere selâmlar olsun.
Molla Seyyid Ali el-Hâlidî
Şer'i işlerin ve buyrukların doğrultusunda, bizler, ruhlarımızı ve canlarımızı, velâyet makamına geçen Hazret-i Şeyh Muhammed Osman (KS)'a feda etmeye ve onun vereceği emirleri iftiharla yerine getirmeye hazırız.
Müderris Molla Ahmed
Nübüvvetin mesnedi, bu makamın veraset yolu ile alınmayacağıdır. Aynı sebebden, irşad makamı da verasete dayanmaz. Bu makamların etekleri, bu suretle, töhmetle kirlenmekten korunmuş olur. Zira bir Hadis-i Şerif’te Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz: "Bizler, yani peygamberler topluluğu, hiçbir şeye vâris olmayız veya değiliz" buyurmuşlardır. Zira kavga, anlaşmazlık, mücadele ve kargaşalıktan bir fayda elde edilemez; bunlar, faydasız şeylerdir.
Velâyet makam ve mertebesine, riyazattan ve en büyük düşman ve en büyük savaş denilen nefis ve şeytanla savaşıp uğraşmadan erişilemez.
Ben fakir ve hakir, Ramazan ayında inzivaya çekildiğim bir sırada, zamanın kutbunun oğlu olan Siraceddin adlı kimseyi, yani Şeyh Muhammed Osman -ki ruhum onun için feda olsun- Hazretleri’nin cismini vehimsiz, uykusuz, bir hayal mahsulü olmayarak müşahede ettim, içimde şek ve şüphe olmadan onun velâyetini doğruladım.
Ey Allah'ım! Bizlere gerçek hakkı göster ki, onu izleyelim. Bizlere bâtılı göster ki, ondan içtinab edelim. Doğru yolda yürüyenlere selâmlar olsun.
Müderris Muhammed Said el-Balekî
"Balik’de müderris olan merhum Hoca Molla Muhammed Bakır’ın, Durut kasabası âlimlerine, Şeyh Muhammed Osman Siraceddin (KS)'den gördüklerini anlatan mektubudur"
Faziletli iki cenab, dünya ve ahiret evi olan iki evde kardeşlerim olan Molla Abdullah ve Seyyid Ahmed; Allah (CC), cümlenizi sağ ve sâlim kılsın, günlerinizi sıhhat ve afiyet, selâmet ve itaat ile geçirmenizi, bana hayırlı dualarda bulunmanızı ümid ederim.
Geçenlerde Kur'an tilaveti sırasında kalbime doğan bir ilhamla Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz’in şu Hadis-i Şerifleri’ni hatırladım: "Âlimler, Enbiyaların vârisleridir. Ümmetimin âlimleri, israiloğullarının peygamberleri mesabesindedirler." Bu âlimlerden biri de birinci Şeyh Siraceddin (KS)'den bu yana torunu Şeyh Alâeddin (KS)’in oğlu olan ve halen hayatta bulunan Şeyh Muhammed Osman Siraceddin (KS)'dir. Bu zat da tıpkı İbrahim (AS.)'in torunlarından Yakup (AS)'in oğlu Yusuf (AS)'a benzemektedir. Bir gece bir ilham bulutu Şeyh Muhammed Osman Siraceddin (KS)’i sardığında, muhterem baba ve dedelerinin, karşılarında ve ayakta durduklarını görür. Sabah olduğunda rüyalarını babalarına anlatırlar. Şeyh Alâeddin (KS): "Senin hal ve durumun, Yusuf (AS)'a benzemektedir. Bu müjdeli haberi, dostlarına ve sevdiklerine bildir. Benim selâmımı da Molla Mahmud'a, Molla Ali'ye, Molla Gafur'a ve diğer sâlih kişilere bildirin" buyurur.
Faziletli bilginler de Şeyh Muhammed Osman Siraceddin (KS)'in velâyet makamına geçtiğine şahit olmuşlardır. Keza, idrak ve basiret ehlinden biri de, büyük şöhret sahibi, Halife Ahmed Baliki olup, o da bu hususa şahit olmuş, Şeyh Alâeddin (KS)’in Biyara'da vefatı taziyesinde şöyle konuşmuştu: "Subhanallah, konuşanların görüş ve düşüncelerinin ne kadar kısır ve katı olduğunu görmekteyim." Nitekim Şeyh Alâeddin (KS), oğlu Şeyh Muhammed Osman Siraceddin (KS)’i, hanegâhında kendi makamlarına oturtmuşlar, bu kadarla yetinmeyip, hanegâhın bütün işlerini O'nun omuzlarına yüklemişlerdi. Halkın çoğu, irşad makamının ne derece ağır bir iş olduğunu bilmemektedir. Bu ağırlığı sırtlamak için üstün takat ve kudrete ihtiyaç olduğunu ve özellikle ehil kimselerin taşıyabileceğini bilmemektedirler. İrşad makamını ve mesnedini eline alan bu salih mürşid, bu gün için görüş ve idrak ehli ile hakikat ve şeriat talebelerinin mânevî bir gelir kaynağı olmuştur. Güzel ve taze bir yüzün cilaya ihtiyacı olmadığı gibi, bu da bir attarın satmak istediği güzel misk kokusunu övmesine lüzum olmadığına benzemektedir. Bu zat hakkında, görüş ve idrak ehline de bu husus böyle görülmüştür.
Allah (CC)'a hamd ve senalar olsun ki bu sima, güneş gibi parlak ve söylenenden daha açık bir sima olup, kıyl ve kale lüzum yoktur. En hayırlı söz, kısa ve özlü sözdür. Bizler, Allah (CC)'a hamd ederiz ki, şeyhimize şükranla bağlı, vefalı ve sâdık kimseleriz; Allah (CC), gölgesini uzun etsin.
Bu olay, bizlerde aksine olmuştur. Bu keramet sahibi ailenin erkeklerini, şahsiyetlerini bilmeyenler, bugün ondan her türlü doğruluğu ve mânevî hakikatleri görmüş bulunmaktadırlar. Bu görüşlerinin sonucu olarak, bu zatın babasının ve dedelerinin, atalarının şöhretlerinin büyüklüğünü anlamış oldular. Öğretilen ilimde öğrencinin çokluğu, öğretenin şan ve şerefinin büyüklüğünü göstermektedir. Öğrendikleri ilimleri yaymak ve yararlı kılmak ise ancak bu kerem sahibi ailenin geçmişini tanımak ve bu ailenin şeyhlerine tam bir ihlâsla bağlanmakla kabildir.
İrfan bahçesinin ve Mennan Padişah’ın cennetinde bulunanlardan koklama hissinden mahrum olanlar, hakikat yiyeceğinden tatmayanlar, susuzluğunu gidermeyenler, yararlanamazlar. Nitekim bir söz vardır: "Sürülere binmemiş olsam, onlar için kılıç taşımış olurum. Mukaddes vadiye binerek varmak isteyenler, bizlere katılsın" Büyüklerin sözleri, sözlerin en güzelidir.